13 Haziran 2010 Pazar

RECEPLEŞELİM Mİ ?



"Bugün 1 Receb efendim. Kutlu İklimlere doğru yolculuk başladı yine.. Ne şanslıyız ki bize bir fırsat daha verildi, "Hadi!" dendi.. "Receb Şehrullah" Receb Allah'ın Ayı. Yani bu ayda sağanak sağanak Rabbimiz'in rahmeti.. Yolda değilsek de yoldayız artık inşaAllah hep beraber.. Hayırlar getirmesini Rabbim'den niyaz ediyorum.
Ne dersiniz gelin bu kez baştan işi sıkı tutalım? Bu kez farklı olsun bizim için 3 Aylar.. Mesela kutlu mevsimden olabildiğince istifade adına bir program yapalım her birimiz.. Hep istediğimi ama yapamadığımız şeyleri yazalım ilk sıralara, bir cetvel yapalım:
Namaz, zikir, uyku düzeni, kitap okuma, sadaka, Kur'an-meal-tefsir okuma.. Çetele şeklinde olsun ki, artı eksi koyalım ve her günün sonunda muhasebe yapalım..Asalım odamıza bir tane, çantamızda da bir tane olsun uymaya gayret edelim inşaAllah..
Nasıl ki evden çıkarken hergün kontrol ettiğimiz "olmazsa olmazlarımız" var; Anahtar, gözlük, cep telefonu, kalem gibi mesela.. İşte bu mevsimde bizim de olmazsa olmazlarımız olsun..
Abdestli çıkalım mesela evden mutlaka, dilimizde dua olsun, merdiven iner-çıkarken "lailaheillallah" diyelim..

Evden çıkarken çantamıza mutlaka küçük bir Kur'an, bir dua kitabı koyalım.
Her fırsatta okuyalım, açıp okuyamadığımız zamanlarda da içimizden zikredelim hep..Günlük olarak mutlaka en az 100 salavat, istiğfar, Eyyub ve Yunus aleyhisselam'ın duaları okunmalı..
Evimizde, apartmanımızda, çevremizde üç ayların geldiği hissedilsin, hissettirelim..Gerek tebriklerimizle gerek alacağımız hediyelerle..
Özellikle çocuklarımız için bunu mutlaka yapalım ne olur.. Onlara mesela Perşembe günü Regaib Gecesi'nde özel, çok sevdikleri,istedikleri hediyeler alalım, tatlı sürprizler yapalım.. Birlikte güzel yemekler yapalım.Evimizi süsleyelim, balonlar, renkli kağıtlar vs. ki kapılmasınlar batılın albenisine, dinin asık suratını değil gülen yüzünü görsünler.. Efendim, kutlu mevsimler üç aylar insan için sanki bir kurs gibidir..
Hani insan bir kursa başlar, dil, bilgisayar kursu gibi..Nasıl ilk zamanlar hiç bilmediği konuda, hiç bilmediği şekilde eğitilmek-öğrenmek, öğrenmek için gayret etmek ona zor gelir, hatta bazen bıkar, dersleri bırakmak ister..Ama çalışınca, sebat edince nasıl herşeyin üstesinden gelir..
İşte bizler de Üç Ayları Rabbimizden bize sunulan bir kurs gibi değerlendirelim inşaAllah.. Alıştırmalar yapalım bu aylarda, nefsimizi günahlardan arındırmaya gayret edelim..
Dargın olduklarımız varsa barışalım bu kutlu mevsimin yüzü suyu hürmetine..
Nefsimize ağır geliyorsa dua edelim "Allah'ım senin için, ne olur kolaylaştır" diyelim..Geceleri kalkıp 2 rekat namaz kılalım.Bir dileğimiz varsa kapısını tıklatalım..
Ba alışkanlıklarımız varsa mesela, çok televizyon izlemek, gıybet-dedikodu, boşa vakit geçirmek vb..Bunlardan arınmaya çalışalım;
Belki zor olur ilk başlarda, ama insan devam ederse, bir de bakar ki epey yol almış bu vadide..
Çünkü gönül boşluk kabul etmez asla, sen Hakk'la doldurmazsan, şeytanın askerleri anında istila eder..
Ve nefs dizginlenmek, meşgul edilmek ister Hakk'la..
Sen onu meşgul etmezsen, o seni meşgul eder, baştan çıkarır..
Hem unutmayalım 3 Aylar çok faziletlidir..
Bu aylarda yapılan iyilikler de, kötülükler de katlanarak yazılır aman dikkat!
Bir iyiliğe ve güzel amele karşılık on sevap iken mesela, bu aylarda yüreğine göre sevaplar katlanır bin-milyon misli olur.Yine bir günaha bir ceza iken, bu aylarda ceza bir olmaz! Katlanır..Bu yüzden sevapları arttırma, günahları da azaltma gayretleri içinde olmalıyız inşaAllah..
Belki de bir daha 3 Aylara yetişemeyeceğiz kimbilir?
"Allahumme bâriklena fi Recebe ve Şa'ban ve belliğna Ramadan"

Bir keresinde kadının biri savaşta yakalanarak getirildi. Çocuğu kaybolmuştu.. Ağlıyor, sızlıyor, deliler gibi kendini oradan oraya atıyor, dört dönüyor, karşılaştığı her çocuğu göğsüne bastırı­yor, onu emziriyordu.Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onu görünce ya­nındakilere hitaben:
"Bu kadın kendi çocuğunu ateşe atabilir mi hiç?" buyurdu. Oradaki insanlar: "As­la atmaz!" dediler. Bunun üzerine Hz.Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:
"Bili­niz ki Allah, kullarını bu kadının çocuğuna olan sevgisinden daha çok sever" bu­yurdu.
Ah ya Rabbi! Ah ya Vedud! Ya Rahim! Ya Latif!.. Atar mı hiç? Atmaz! Atmıyor, her an hatırlatıyor kendini, sarıp sarmalıyor bizi, kucağında uyutuyor daim ahh..
Bize bizden yakın, aldığımız her nefeste O, verdiğimiz her nefeste Huu..

"Beni unutma!"
Hiç dikkatinizi çekti mi sizin de; O Vedud kullarıyla buluşmak için hep vesileler yaratmış?..Sarmış adeta tüm zamanı esmasıyla..
Bin çeşit vesile icad etmiş ki uyanalım, koşalım kucağına.. Bekliyor iştiyakla hep bizleri. Bakın şöyle zaman dilimlerine, boş bir an göremezsiniz hiç.. Cuma günündeki duaların kabul olduğu o "giz"li vakit, Her gece dünya semasına inip, kucağını açıp bekleyen O Rahim, 4 haram aydaki katlanan ameller-ibadetler,
Bugün idrak ettiğimiz 3 aylar ve içindeki kutlu geceler, Ramazan, şevval oruçları, hac ayları.. Esmasını sarmış zamana-vakitlere, bekliyor bizleri.. Gelin affedeyim..Gelin rızk vereyim..Gelin..Gelin! Ve hep çağları kuşatan o nida: "Beni unutma!" Her yeni günle, ayla, saatlerle sunulan fırsatlar zinciri.. Gel temizlen! Sileyim önceni..Sıfırdan başla hayata. Üstelik de geçmiş günahlarını sevaplara çevireyim! Sadece bir gayret bizden, bir meyil, bir hicret O'na doğru. Bekliyor iştiyakla hep O.. Nerdesin?!

Beni unutma!..
İşte şimdi tam da sırası O'nu hatırlamanın..
Evet evet hem de tam şu sıcaklarda, şu tatil vakti, şu sereserpe nefsler keyfederken..
Tam sırası o çağrıya kulak vermenin;Nerdesin?!
Beni unutma!..
Beş vakit minarelerden "Beni unutma!" okunur..
Melekler konar avuçlarına her kar tanesiyle; Beni unutma!
Gözyaşlarını siler, onarır tüm kırıklarını O Cabbar; "Beni unutma!"
Can tanen yavrunun ışıldayan gözleri olur o nida;"Beni unutma!"
Bir gülün muhteşem güzelliğinde O Cemil fısıldar kulağına;Beni unutma!
Bir yağmur tanesi okşar yüzünü kavurucu bir yaz günü;Beni unutma!
Her kapının yüzüne kapandığı en umutsuz anında sana bin pencere açan Vahhab fısıldar yüreğine;
Beni unutma!
Nerdesin?!
Lebbeyk ya Rabbi lebbeyk! Kapındayız tut yüreklerimizi, bırakma bizi..
"Allahumme bariklena fi Recebe ve Şa'ban ve belliğna Ramadan"
“Allah’ım! Hakkımızda Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a eriştir."

"Recepleşelim mi?" Kampanyasına sen de katıl :)
Nasıl olacak?
Şu Recebin ilk günlerinde fırsattır, günlük alışkanlıklarımızı değiştirip yeni bir program yapalım..
Hayatı ocak, şubat gibi değil de Recebce yaşayalım..
Recepleşelim..
Aykırı bir şey söyleyen, olmadık bir şeye, sana faydası olmayacak boş bir şeye davet eden olursa reddedip:
Ben Recepleştim gelemem.
Ben Recepleştim gidemem
Ben Recepleştim yapamam
Ben Recepleştim söyleyemem diyelim
Olur mu?
Var mısınız Recepleşmeye?
Daha sonra inşaAllah Şabanlaşacak ötesinde de Ramazanlaşacağız ;)

Muhabbetle efendim..
Ayşe Reşad"

Selam ve dua ile
Hayırlı Uğurlu Bereketli Üç Aylara . . .

Alıntıdır : http://www.sanliurfa.com/koseyazisi2589-beni-unutma.htm

5 Haziran 2010 Cumartesi

" Y O L N A M E "




 Y O L N A M E
"Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak fakat arkana bakma... Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de... Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez. Yolcuya bakıp yolu tanıma. Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil, asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır; yolsuz hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal...

“En doğru yol; en dikensiz yoldur” diyenler seni aldatıyorlar. Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır. Aldırma. Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir. Dikenine katlanmaktan sözedenler, âşıkmış gibi davrananlardır, gerçek aşık olanlarsa, dikenini de severler.

Dostum, yollar yürümek içindir. Fakat şu gerçeği de hiç unutma: Yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir. Yol boyunca; Yola çıkıp da yürümeyenleri, yola oturup, gelen geçenin ayağına çelme takanları, yolda metafizik uyuşturucularla keyif çatanları, tel örgülerle çevirdiği yolu, kendisine zindan edip volta atanları, maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı girip, 50. metrede yola yatanları, yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zar atanları, yürümeyi bırakıp, yol yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları, ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları, beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları, yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.

Aldırma, yürü. Göğsüne yüreğinden başka muska takma. Vahiy haritan, Nebi kılavuzun, akıl pusulan, iman sermayen, amel azığın, sevgi yakıtın, ahlak karakterin, edep aksesuarın, merhamet sıfatın, şeref ve izzet adın olsun. Doğru yol insanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.

Yolda vereceğin her molayı özeleştiri durağında vermelisin. Unutma, tevbe özeleştiridir. Kendisini hesaba çeken, başkalarınca hesaba çekilmekten kurtulur. Her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir. Yön tayini sık sık gerekli olabiliri. Haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir. Bir şey daha: Pusulayı sahte manyetik alanlardan, parazitlerden, nesnelerden uzak tut. İbreyi saptırırlar da haberin olmayabilir.

Yol emniyetin için gerekli olan şartların başında bilinç gelir. Bilincini tahrif edecek her türlü uyuşturucudan uzak durmalısın. Hobilerinin, fobilerinin, korkularının bilincin üzerindeki saptırıcı etkisini iyi hesap etmelisin. O'ndan başkasından korkarsan, korktuğunun başına musallat edileceğini kesinlikle bilmelisin. Yolda düşeceğin en büyük tuzak, yersiz korkuların tuzağıdır, yani kendi benliğinin sana kazdığı tuzak. Hayırlı yolculuklar dostum.

Mustafa İSLAMOĞLU"

SELAM VE DUA İLE

3 Haziran 2010 Perşembe

"ALMAMAMIZ GEREKENLERİN LİSTESİDİR . . ."



S.A.
"Amannn herşeyde israil malı ben ne alacağım şimdi ?!" demeyelim lütfen.
Unutmayalım mutlaka bir alternatif vardır !
"YERLİ MALI YURDUN MALI , HERKES ONU KULLANMALI ! "
YETER ARTIK YABANCI SERMAYELERİ ZENGİN ETTİĞİMİZ !
UYANALIM SİLKİNELİM LÜTFEN !
AŞAĞIDAKİ LİSTEDEKİ ÜRÜNLERDEN KULLANIP TA (SON GEMİ BASKIN OLAYINDAKİ KAYIPLARDA)  "BENİM VİCDANIM RAHAT !" DİYEN VAR MIDIR ACABA ??

BİR DÖNEM İÇİN DEĞİL ÖMRÜMÜZ YETTİĞİNCE
"İSRAİL ÜRÜNLERİNE HAYIRRR !!!"

İsraile karşı durma sesini duyur http://www.israelyouareguilty.com/

SELAM VE DUA İLE

----------------------------------------------------------------------------------

BEYAZ EŞYA`DA
Arçelik ,Hoover ,AEG ,Singer, Evsan ,Özaltýn ,Philips ,Elektrolux ,Profilo ,National Noromende ,Beko Grundig ,Intel, IBM ,Nokia, CNN ,Motorola ,Dell

GÜZELLİK VE BAKIM ÜRÜNLERİ`de
Loreal ,Cover, Gril, Herbal ,Essences ,Lasting Color ,Loving Care ,Max Factor ,Miss Clariol, Olay ,Secret MAC ,Cosmetics

DİĞER MUHTELİF ÜRÜNLER`DE
Adam ,Bonus, Boss, Hugo Boss ,Old Spice ,AOL internet ,ICQ (bildiğimiz chat programı), Hema ,DKNY LEWIS ,Liby's, National Geographical, Fox TV ,Network, Galbani ,Langrome Paris, Kate Spade, Aramis Philips Morris, Migors ,HSBC ,CNBC ,Calvin Klein, Kiwi ,Lion ,Area ,Polo ,Vhichy ,Helena Rubinstein Sara Lee Perrier, Cacharel ,Walt Disney ,Disneyland ,Euro Disney

OTOMOTİV`DE
Renault, Man, Mercedes, Magirus ,Ford, Fiat, BMC ,Dodge, Chrysler, Skoda ,Goodyear, Pirelli, Uniycral Mitsubishi, Peugeot

TEMİZLİK MALZEMELERİ `DE
Ariel (Sharon'un Kendi firması) ,Alo ,Omo ,Persil ,Vim ,Ace, Rinso ,Alfa, Mintax

ELEKTRİK AMPÜLÜ
General Elektrik ,Edison ,Philips ,Tekfen

SABUN
Hacı Şakir ( Bakmayın adının Hacı olduğuna,yapan firma yahudi firmasıdır) Lüks ,Puro

ŞAMPUAN´DA
Pantene ,Recioce ,Blendax

BOYA
OBS ,Dyo ,Sadolin

İPLİK
Polyen ,Sasa ,Sifaş

İÇKİ
Efes Pilsen ,Tuborg, Lown ,Broau ,J&B

ÇOCUK VE KADIN BEZİ
Orkid ,Allways, Prima

DİŞ MACUNU
İpana ,Colgate (gelirinin yarısını bağışlıyor)

MEŞRUBAT
Coca-Cola (mayıs ayı gelirini İsrail'e bağışladı) ,Fanta ,Pepsi, 7 Gün ,Elvan ,Turkuaz ,Fruko ,Sprit Schweppes

LİKİT GAZLAR
Ankara Gaz, Aygaz, Bursagaz ,Mobilgaz, İpragaz

AKARYAKIT
BP ,Shell

SİGARA
Marlbora ,Camel ,Parlement, Montecarlo

CAM EŞYA
İzocam

DİŞ FIRÇASI
Banat

TRAŞ KREMİ
Gibbs

KUMAŞ
Vakko ,Bossa

İLAÇ
Hoechst, Bayer, Sandoz ,Roche, Pfizer ,Saned

GIDA
Vita, Sana ,Turyaş ,Ufa, Panda ,Pringles ,Danone, Nestle, Nescafe ,Nesquick ,Milkybar, Kitkat, Jacobs ,Mc Donalds (Azarbeycandaki müslüman kardeşler protesto etti ve oradaki şubeler kapatıldı)

ŞİRKETLER 
AOL internet,Time magazine,Life magazine,Time-Life books etc.,Lilt,Rad,Sunkist,Delta Galil Industries Ltd
Marks & Spencers,Hema,Auchan,Tchibo,GAP,Banana Republic,Structure,J-Crew,J.C. Penny,Pryca, Lindex,DIM,Donna Karan / DKNY,Ralph Lauren,Playtex,Hugo Boss,Aramis,Clinique,DKNY, Estee Lauder ,Prescriptives,Origins Natural Resources,,MAC Cosmetics,La Mer,Bobbi Brown Essentials,
Jane,Bumble and Bumble,Kate Spade,Baby Products,LEWIS TRUST GROUP LTD ,Britannia Pacific Properties, Marks & Spencer , M&S stores , St. Michaels , Fox TV Network , Sky TV Network
Star TV Network , National Geographical , Weekly Standard Newspaper, TV Guide ,News of the World (UK) ,The Sun (UK) , The Times , Sunday Times, Times Educational ,Suppliment (TES)etc , The Telegraph (Australia), Gold Coast Bulletin,  Herald Sun, Independent Newspapers Ltd,  Newsphotos, Sunday Herald,
Sunday Mail etc. , The New York Post (US)newspaper , Harper Collins Book Publishers, Ragan Books,
Zondervan , Nursery World, Rawkus, NDS, Mushroom Records, ChinaByte.com, Festival Records
Revlon cosmetic products , New World Entertainment, Forbes, Selfridges , Selfridges Stores , Home Depot retails stores , EXPO Design Centers , Villager’s Hardware stores , Apex Supply Company , Georgia Lighting , Maintenance Warehouse , National Blinds and Wallpaper , LEA & PERRINS, LU Biscuits
APAX PARTNERS & CO. LTD  , Ariel, Intel ,  IBM,  NOKIA, DANONE , CNN, Phillips Morris
Parlement , Marlbora ,Carrefour , Coca-Cola , Dr Pepper, Sprite , Fanta , Schweppes , Fruitopia ,
Kia Ora , Johnson & Johnson , CNBC , ICQ (internet chat program)   ,Maggi, Calvin Klein , Danone ,
The Limited Inc , SARA LEE , Leggs - Hosiery , Sara Lee Bakery , Kiwi - Shoe care , Nur die - Hosiery
Sanex - Body care , Gossard - Intimate apparel , Kiwi - Shoe care , Nokia electronic products ,
NESTLE , Nescafé , Perrier, Vittel , Pure Life , Carnation , Libby's , Milkmaid , Nesquik , Buitoni
Crosse & Blackwell , Milkybar, KitKat, Quality Street, Smarties, After Eight, Lion, Aero, Polo , Shreddies cereal  ,  Baby Ruth, Butterfinger, Lion, Aero, Polo, Frutips , Felix - cat food , L'Oréal (important interest)
Giorgio Armani Perfumes , Redken 5th Avenue NYC , Lancome Paris , Vichy , Cacharel , La Roche-Posay
Garnier , Biotherm , Helena Rubinstein , Maybelline , Ralph Lauren Perfumes , Carson , KIMBERLY-CLARK , KLEENEX facial tissues , KOTEX products , HUGGIES disposable baby products
ANDREX products , Walt Disney , Disneyland , EuroDisney , Disney Products , Strauss dairy ,Jacob biscuits , HP foods , Evian, Volvic ,Galbani

2 Haziran 2010 Çarşamba

NERDE KOVAN EY AYŞE ? ! ! !




 S.A.
Bir arkadaşımdan mail olarak geldi bu yazı. Yaşanan ve yaşanacak herşeyi özetlemiş  Ayşe Reşat Hanım. Allah razı olsun.
Selam ve dua ile

"Üzgünüz çok, öfkeliyiz hem!
Ama.. Bu da geçecek!
Nerden mi biliyorum?
Geçiyor hep işte, ordan biliyorum.
Maalesef.
Bir şey oluyor, tetikliyor içimizin insan yanını, ürperiyor müslüman yanımız, uyanıyor-şahlanıyor azıcık. Ama geçiyor!
Geçen yıllarda da “Gazze” diye, “Filistin” diye, kaç kez ayağa kalktık hatırlasanıza..
Öncesinde de “Bosna” “Afganistan” “Bağdat” “Çeçenistan”
Kaç kez yeminler ettik..
Kaç kez “boykot edeceğiz” dedik..
Kaç kez mitingler yapıldı, öfkeden karardı yüzler, sıka sıka çenelerimiz ağrıdı..
Sinirden kaç kez yumruk salladık, sanalda da reelde de kaç kez kınadık, lanet ettik İsrail’e..
Ama ne oldu? İşte sonuç: Hiç!
Demek ki bir arpa boyu yol alamamışız..

“Her müslüman bir kova su dökse, israil’i sel alır”
Peki nerde kovalarınız-kovalarımız?
Nerde müslümanlar?!
Nerdeyiz?!

Herbiri bir yerde, birbirine diş bileyen, sırt dönen, adı müslüman bizler ah!
Zulmü azıcık ürpermiş yürekle izleyip, üstüne dizi izleyip çay içen bizler ahh!
Parça parça, binbirpâre olmuş, kardeş olduklarını unutmuş bizler ahh!

Nerde kovan ey Ayşe? Ey Fatıma? Ey Ahmed? Ey Ali nerdesin?
Nerdesiniz ey Ümmet-i Muhammed!
Nerdesiniz eyy yüreği acıyanlar?!
Nerdesiniz ey “mevsimi gelince” dövünen, sonra dünyaya dalan, keyfinin kahyası kınayıcılar?!
Sarılalım, bir olalım..Bırakalım “Sen-ben” davasını..
“Her müslüman bir kova su dökse israil’i sel alır”
Ne yaptık? Ne yapmadık ya da?! Düşündük mü hiç?

Herkesin kovası çapı-kapasitesi kadardır.Ve herkes çapından mes’ul..
Yani; yaptığından ve yapabilecekken yapmadığından.
Dövünmek, kınayıp durmak vakti değil, slogan devri geçti, n’olur dirilelim artık..
Herkes ne yapabiliyorsa onu yapsın n’olur!
“İşte bu benim kovam”, “bu da içindeki suyum” desin ve döksün çağa karşı lanetliler üstüne!
Vallahi gelecek o zaman Hakk’ın yardımı ve hak vaadi!

Mavi Marmara..
Ahh can borçlu olduğumuz canlar, bir avuç yürekli insan!
Dünya vicdanını uyandıran, meş’ale yakan gök erleri..
Kutlu oldu seferiniz, şehadetiniz de kutlu ola..


Dua ile efendim..
Ayşe Reşad"

Alıntıdır ; http://www.sanliurfa.com/koseyazisi2559-nerde-kovan-ey-ayse.htm

1 Haziran 2010 Salı

UYAN ARTIK , EY EHL-İ MÜSLİM ! ! !





S.A.

ALLAH'IM İSRAİLİ KAHRET ! ! !
ALLAH'IM İSRAİLİ KAHRET ! ! !
ALLAH'IM İSRAİLİ KAHRET ! ! !


YAZACAK HİÇBİRŞEYİM YOK , BEDDUADAN BAŞKA . . .
ALLAH'IMA ŞÜKÜRLER OLSUN UZUN ZAMANDIR EVİME İSRAİL ÜRÜNÜ SOKMUYORUM !
KIZIMI ALIP MCDONALDS LARA GÖTÜRMÜYORUM !
COCA COLA DENEN ZEHİRDEN İÇİRMİYORUM !
ÇAMAŞIRLARIMI ARİELLE YIKAYARAK KONU KOMŞUYA BEYAZLIĞINDAN BAHSETMİYORUM !

ÇÜNKÜ BİLİYORUM ;

İSRAİL ÜRÜNLERİNE VERDİĞİM HER KURUŞ FİLİSTİNLİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİME "MERMİ,TOP,TÜFEK,BOMBA" OLARAK GERİ DÖNECEK . . .

BEN UYANIK BİR MÜSLÜMANIM BUNLARIN BİLİNCİNDEYİM !

EY BENİM ARİELİN TEMİZLİĞİYLE ÖVÜNEN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM ;
BEYAZLIĞIN ARKASINDAKİ FİLİSTİNLİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN
"KAN LEKELERİNİDE" GÖREBİLİYOR MUSUNUZ ?

EY BENİM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM ;
İÇTİĞİNİZ COCA COLADAN FİLİSTİNLİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN
"KANLARININ TADINI DA" ALABİLİYOR MUSUNUZ ?

EY BENİM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM ;
SİZ MCDONALDSLARDA HAMBURGERLERİNİZİ YİYİP COLALARINIZI İÇERKEN FİLİSTİNLİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZE YİYECEK-İÇEÇEK GÖTÜREN GEMİLERE SALDIRDILAR BİLİYOR MUSUNUZ ?

EY BENİM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM LÜTFEN ARTIK UYANIN !

SELAM VE DUA İLE

ALLAH'IM İSRAİLİ KAHRET ! ! !


28 Mayıs 2010 Cuma

CUMA HEDİYESİ ! ! !

S.A. CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN.
RABBİM CÜMLEMİZİN HAYIRLI GÖNÜL MURADLARINI VERSİN İNŞAALLAH (AMİN)


BENDEN SİZE NACİZANE CUMA BAYRAMI HEDİYESİ (Tıklayan herkese !!!!)





"Hiçbir dua; iki kişinin birbirine arkalarından Yeni Haberleri olmaksızın yaptıkları dua kadar kabul yönünden hızlı değilldir.”
Hadis-i Şerif (Ebû Dâvûd)


DUALARDA UNUTULMAMAK DİLEĞİYLE ,
SELAM VE DUA İLE
HAYIRLI CUMALAR

25 Mayıs 2010 Salı

SAYILARLA NAMAZ ! ! ? ?




"Şüphesiz ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar."
Ankebût sûresi (29), 45

"Namazlara, özellikle orta namaza devam ediniz."
Bakara sûresi (2), 238

"Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağırılacaktır. Yüzünün nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın" buyururken işittim.
Buhârî

"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
- "Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?" Sahâbîler:
- O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl-i Ekrem:
- "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder" buyurdular. "
Buhârî


Günde 40 rek'at namaz kılıyoruz. Bu 40 rek'atın 17'si farz, 3'ü vâcib, 20'si sünnettir.

Bir senede 14.600 rek'at namaz kılıyoruz.
Ramazan'da 600 rek'at teravih namazı kılıyoruz.
Toplam bir yılda 15.200 rek'at namaz kılmış oluyoruz.
Akşam namazından sonra kılınan evvabin namazı, kuşluk vaktinde kılınan duha namazı, gece kılınan teheccüd namazı gibi nâfile namazlar 15.200 rek'at sayısı dışındadır.
Namaz kılan bir mü'min bir günlük namazında neyi ne kadar zikrediyor; hiç düşündünüz mü Gelin orta lama bir rakam çıkaralım:


Namaz kılan bir mü'min bir günde en az
– 40 def'a Besmele çekiyor.
– 40 def'a Fatiha sûresini okuyor.
– 80 def'a Rabb'imizin er-Rahman ismini söylüyor.
– 80 def'a er-Rahim ismini söylüyor.
– 213 def'a Allah-u Ekber diyor.
– 120 def'a Sübhane Rabb'iye'l-Azim, diyor.
– 240 def'a Sübhane Rabbiye'l-Âlâ, diyor.
– 15 def'a Sübhaneke duâsını okuyor.
– 40 def'a Semi Allahu limen hamideh diyor.
– 40 def'a Rabbena ve leke'l-hamd diyor.
– 40 def'a Âmin (Ya Rabbî! Duâlarımı kabul buyur) diyor.
– 33 def'a Zamm-ı Sûre okuyor.
– 21 def'a Ettahiyyatü'yü okuyarak Peygamberimize selâm gönderiyor.
– 21 def'a Kelime-i Şehadet'i söylüyor.
– 26 def'a omuzundaki meleklere ve yanlarındaki Müslümanlara Selâm veriyor.
– 13 def'a Allahümme ente's-Selâmü ve Minke's-Sel âmu Tebârekte ya Zelcelâli ve'l-ikrâm, diyor.
– 13 def'a Rabbenâ Âtina, duâsını okuyor.
– 13 def'a Rabbenâğfirli, duâsını okuyor.
– 15 def'a Allahümme Salli selâvatını okuyor.
– 15 def'a Allahümme bârik selavatını okuyor.
– 15 def'a Euzübillâhimineşşeytânirrâcîym diyerek şeytanın şerrinden Allah'a sığınıyor.
Bu zikrettiklerimiz sâdece namazın içinde okunanlardır. Namazdan önce ve sonra okunanlar ve tesbihatlar bu rakamların dışındadır.
60 yıl yaşayıp da kulluğunun gereklerini yerine getiren bir mü'minin yaptıklarını ve söylediklerini bu kadar yıl hesabıyla hesaplayın bakalım, ne çıkacak karşınıza.
Rabbim namazı dosdoğru kılanlardan eylesin...

Selam ve dua ile

23 Mayıs 2010 Pazar

" Y O S M A . . . "




"Her sabah olduğu gibi bu sabah da güneş her tarafı aydınlatıyordu.Ağaçlar yapraklarını semaya uzatmış Allah a dua ediyor,kuşlar o cıvıl nağmeleriyle Allah diyor ortama ayrı bir melodi katıyorlardı…….
Oysa “yosma”hala düşünüyordu…….İlk defa duymadığı bir ses kendinden ve tüm yaşantısından iğrendirmeye yetmişti. Düşünüyordu da bir türlü bulamıyordu sorularının cevabını.Kaç gecedir bunun için sabahlıyordu.Koca bir girdapdı içinde bulunduğu.Yusuf misali dipsiz bir kuyuydu yalnızlığı…

Öylesine çok sorusu vardı ki cevabı olmayan.Herşeyden usanmıştı.En çok da “yosma”lığından….
İçindeki o koca boşluğu kim giderirdi,kim söndürürdü yangını,kim anlardı onu taa derinden….
Ve kim kabul ederdi tüm “yosma”lığıyla …..
Anlamadığı tatmadığı birşeyler vardı.Bunları bilmek bilmenin güzelliğini öğrenmek istiyordu..gökyüzünün ahenkli ışıklarını,kuşların nağmelerini,çiçeklerin renklerini hepsini her güzelliği bilmek istiyordu….Hiç bu kadar cahil hiç bu kadar zavallı olmamıştı daha önce.çünkü bilmezdi önceleri birinin yalnız birinin ona kucak açacağını ne kadar kötü ne kadar “yosma”da olsa bir kapının ardına kadar tüm kullara açık olduğunu ….

Bir akşamüstü denize yansıyan bir görüntüydü “yosma”yı hiç bilmediği düşüncelere sürükleyen…Tüm yaşanmışlarından iğrendiren……Hiç istemediği hayatıyla yüzleşdiren.Öylesine güzel yansıyordu ki cami denize öylece dalıp gitmişti denizin mavisinde ki camiye…Ve bir ses yükseldi semaya.Daha öncede duyduğu lakin hiç oralı olmadığı bir ses “allahu ekber”Anlamını hiç bilmediği bir ses öylesine etkili öylesine huzur verici.Huzur veren bir ses hiç düşündürürmüydü insanı?Huzur veren bir ses hiç iğrendirirmiydi tüm yaşanmışlardan?Korkuyordu “yosma”önüne kadar geldiği caminin içine girmekten korkuyordu.Karşılaşacaklarından değil “yosma”lığından korkmuştu ilk defa .Sanki içeri girse tüm güzellikler çirkinleşcek hatta o huzur veren ses bile kesilecek….Derken bir el uzandı yanağından akıp giden katrelere…Koştu koştu ….Kendinden kaçarcasına “yosma”lığından kaçarcasına koştu…

Evine döndüğünde hala o ses kulaklarındaydı.Yapabilirmiydi?”Yosma”. İşte bu soru karıştırıyordu “yosma”nın kafasını .Lakin korkuyordu .Nekadar bilsede o yolun her kula açık olduğunu utanıyordu yinede… Utanıyordu kuşlar,ağaçlar gibi olamdığı için,secdeye varıp dua edemediği için.herşeyden çok bedeninden utanıyordu iğreniyordu….Dinmiyordu içindeki kasırga,tükenmiyordu gözündeki katreler…

Kalbinin durmadan çarptığı,ellerinin titrediği,gözündeki katrelerin dindiği bir anda sığınmıştı Allah a.Biliyordu ki o tüm düşkünlerin tüm kulların tek sığınayıdı. Ve artık oda kuşlar ağaçlar gibi kapanmıştı secdeye…….

Her nekadar “YOSMA” da olsa sığınmıştı ALLAH 'A……………. "
 
Ayşe BAĞCİVAN
Alıntıdır : www.varolmak.com
 
selam ve dua ile

22 Mayıs 2010 Cumartesi

KİM OLDUĞUN ÖNEMLİ DEĞİL !

BELKİ DÜNYA'NIN KRALISIN !

BELKİ HERKES SENDEN ÖLÜMÜNE KORKUYOR !


BELKİ TEK BAŞINA İYİSİN !


BELKİ İSTEDİĞİN HERŞEYİ YAPIYORSUN !


BELKİ HERKESİN SEVDİĞİ BİRİSİN !


BİR BEYEFENDİSİN !


YADA TUTUTUĞUNU KOPARAN BİRİ !


AMA NE OLURSAN YADA KİM OLURSAN OL EVE GİTTİĞİNDE ;


HANIM HANIMDIR . . .

selam ve dua ile

20 Mayıs 2010 Perşembe

ŞİMDİ TAM ZAMANIDIR !




"Şimdi tam zamanıdır yeni bir şeylere başlamanın ya da vicdan aynamızı avuçlarımızda tutmanın… Mesela uzun süredir kırgın olduğumuz eski bir dostun eskimeyen sesine “merhaba” demenin, sesinde eskimenin tam zamanıdır…
Dostta gerçek dostu bulmanın. Ya da dostu olduklarımızın gerçek dosta ulaşmasına vesile olmanın tam zamanıdır…
Evet, şimdi tam zamanıdır;Kırgını olduğumuz bir sese “merhaba” demenin…
Mademki kul fani bu dünyada baki değil ve madem faniye yapılan her tür iyilik bizi Baki olana götürecek o halde ruhumuzu da Baki de bakileştirmenin zamanıdır…
İstemenin tam zamanıdır mesela...
Maddeyi reddedip manada soyutlaşmanın, ilahi aşka teslim olmanın tam zamanıdır. Aşkı hücrelerimize kadar içimize çekmenin, aşkı solumanın, Yudum yudum, nefes nefes Hakkı zikretmenin, aşkının sarhoşu olmanın tam zamandır…
Yunus olup diyar diyar Hakk’ı aramanın, tecelli ettiği güzelliklerde Hakk’ı düşünmenin tam zamanıdır. Yunus nidasıyla :
“ Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni “
Diyerek Hak’tan aşkını dilenmenin...
Cennetten ve cennettin nimetlerinden de geçip:
“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni…”
Demenin sadece hakkın aşkını dilemenin zamanıdır… Zamanıdır şimdi ruhu Hakk’ın aşkına kavuşturmanın. Ruhu arındırıp kirlerinden Hakk’ın huzurunda Hak’la yanmanın tam zamanıdır…

Mahmud Hudai olup mevkiyi makamı bırakıp yalnız O’na gönül bağlamanın zamanıdır şimdi… Makamdan geçip aşkın sırrına ermenin, adını kalpte titretmenin zamanıdır şimdi. Gözyaşlarını Yaratan için akıtmanın kalbe adını işlemenin bu adla inlemenin zamanıdır şimdi… Evet, Mahmud Hudai olmalı çıkarıp sırttan dünyanın şaşalı kürkünü, giymeli her nakşı aşk olan hırkayı. Bürünmeli garip bir sessizliğe, dalmalı aşkın sesine…


Zamanıdır şimdi bir rüzgâr olmanın bir kuru yaprak olmanın… Rüzgâr olup esmeli aşk adına. Kuru bir yaprak olup bırakmalı kendini aşkın rüzgârına…

Ahmed-er Rufai olup tevekkül elbisesini giymenin zamanıdır şimdi… Aşkın kanatlarıyla sonsuzluklara uçmanın, kalbi yaratanın aşkına boyamanın zamanıdır… Ahmed-er Rufai olup dili zikir örtüsüne örtmenin zamanıdır şimdi. Her görünen güzelliğin zahirinde Yaratanı görmenin gözleri güzelliğinin sırrına erdirmenin zamanıdır şimdi. Beşerlikten sıyrılıp aklın ve hayalin erişemeyeceği nurlara akmanın, zamandan ve mekândan geçerek her adı aşk olan denize akmanın zamanıdır şimdi… Ahmed-er Rufai olup peygamber şefkatine bürünmenin kendini incitenleri bile Yaratan için sevmenin zamanıdır şimdi…
Seherlerde aşkın sarhoşluğuyla secdeye kapanmanın elleri semaya kaldırıp aşk ile yalvarmanın zamanıdır şimdi… Kâinatın gözlerini kapadığı bir saatte aşk ile gözleri yalnız O’nun için açmanın aşkı ile sızlanmanın zamanıdır şimdi…


Süleyman Hilmi Tunahan olup Yaratanın aşkı ile kuranın sırrına ermenin, Kelamıyla konuşmanın zamanıdır şimdi.


Bediüzzaman Said Nursi olup hakkın davasına benliği adamanın. Hakkın yarattığı bedeni davası için yine hakka sunmanın zamanıdır şimdi…


Mehmet Emin Tokadi olup divit kalemi aşkla tutup Hakkın adını yazmanın, adım adım manaya yürümenin zamanıdır şimdi…


Şimdi tam zamanıdır Yunus Emre olmanın, Mahmud Hudai olmanın. Ahmed-er Rufai olmanın, Süleyman Hilmi Tunahan olmanın, Bediüzzaman Said Nursi olmanın, Mehmet Emin Tokadi olmanın. Onların sevgisiyle sevgimizi Hakka sunmanın… Varlık sahasından kaçıp yokluk sahasına teslim olmanın.


Şimdi tam zamanıdır erenlerle ermenin, Yaratanın aşkını âşıklarının aşkıyla istemenin âşıklarının hallerine ermenin…


Şimdi  tam zamanıdır . . .  "
Yazar : Ayşe BAĞCİVAN
Alıntıdır ; www.burhandergisi.com

selam ve dua ile

19 Mayıs 2010 Çarşamba

KUR'AN 'IN GÜCÜ VE ZAFER ! ! !




"-Kaç yaşındasın nine?
-71…
-Demek İstiklal Savaşı’nda 20-21 yaşlarındaydın…
-Öyle zahir…
-O günden beri çıkmadın mı köyünden?
-Çıkmadım.
-50 yıldır çıkmadın ha?
-50 yıldır…
-O gün bu gün dünya çok değişti…
-Öyleymiş…
-Bir daha da evlenmedin öyle mi?
-Öyle…
-Seni ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum değil mi?
-Estağfurullah…
-Ne yapayım sen anlatmıyorsun ki dinleyeyim… Niçin anlatmayı sevmiyorsun?...
-Sevmem!
-Ne seversin?
-Okumayı…
-Ne okursun?..
-Kur’an okurum.
-Okuman yazman var mı?
-Yok! Yalnız Kur’an okurum.
-Kim öğretti sana Kur’an okumayı?
-Babam…
-Peki Kur’an okuyan eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
-Ben okuyamam. Allah’ın Kelâmı bana kolay gelir. Öbürleri çetin kargacık-burgacıklar…
-Baban da kocan gibi zeybek miydi?
-Babam köy imamıydı. Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki… Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında…
-Ya şimdi…
-Şimdi herkes bebek…
-Ne oldu nerede öldü baban?
-Seferberlikte (I.Dünya Savaşı) Hicaz taraflarına gitti bir daha dönmedi.
-Ne kaldı babandan sana?..
-Şu köşede gördüğün yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı. Bir de söz…
-Nasıl söz?..
-“Kur’an’dan ayrılma!...”
-Sen o zaman 14-15 yaşlarında bir kızdın…
-Öyleydim…
-Sonra evlendin…
-Beni 19 yaşımda dayımın oğluna verdiler. Evlendim.
-Tam da Yunanlıların İzmir’e çıktığı yıl…
-Çok geçmeden Yunanlı bu tarafa geldi bir taburuyla bizim köye yerleşti.
-Anlat anlat!
-Ne anlatayım?.. Sen sor ben söyleyeyim!.. Zaten her şeyi öğrenmişsin dışardan…
-Evet ama senin ağzından dinlemek istiyorum. Halk bir şeyi renkten renge sokar gerçek diye bir şey kalmaz ortada…
-Doğru!.. Kimbilir benim için de neler uydurmuşlardır!
-Sen tek başına bir tabur Yunan askerini köyden kaçırmışsın!..
-Yok canım o benim kuvvetim değil Kur’an’ın gücü…
-Kur’an’ın gücü mü?
-Ne sandın ya; koynumda Kur’an olmasaydı hiç o işi becerebilir miydim ben?
-Kur’an’ın tüfek gibi top gibi bir gücü olabilir mi?
-Yüzbin top O’nun tek harfine denk olamaz!..
-Kuzum nine söyle nasıl oldu?
-Üç aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler.
-Sebep?
-Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıçaklayıp öldürdü diye…
-Sonra?..
-Kalktım Yunan kumandanına gittim. Sırtıma örtümü çektim koynuma Kur’anımı aldım gittim.
-Eeee?
-Yunan kumandanı meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında çizmeli ayaklarını masanın üzerine uzatmış oturuyordu. Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercüman…
-Nasıl cesaret edebildin aralarına girmeye?
-Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ne istiyorsun?” diye sordu. “Kocamın kanını dava ediyorum!”
dedim. “Kime karşı?” dedi. “Sana karşı!” dedim. Kahkahayla güldü. Ayaklarını masadan çekerek doğruldu. Alaycı bir yılışıklıkla “ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz?” dedi. Ellerimle koynumdaki Kur’an’ı sımsıkı kucaklayarak…
-Ne cevap verdin?
-“Hemen taburunuzu alıp buradan çıkmanızı istiyorum!” dedim.
-Hayret!..
-Evet kumandan hayretinden ne diyeceğini bilemedi. “Nedir o koynundaki sımsıkı kavradığın şey?” diye bağırdı. Ben de bağırdım: “Dünyanın en güçlü silahı! Hepinizi tuz-buz etmeye yeter!..”
-Müthiş!..
-Tam o anda tercüman avaz avaz “bomba!” diye bastı çığlığı…
-Akıl alabilecek gibi değil…
-Daha neler var bu dünyada aklın alabileceği gibi olmayan…
-Devam et!
-Kumandan dehşetle irkildi yan yana yürümeye başladı; gözleri bende ve koynumdaki gizli silahta arkasıyla çıktı meydan yerindeki askerlerine doğru yürüdü. Tercüman da iki büklüm ardında…
-Nasıl oldu da üzerine atlayıp bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?..
-Sıkı mı ya onu yere bırakıp da karakolu havaya uçuracak olursam?..
-Sonrası?..
-Sonrası kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken birdenbire müezzinin gür sesi işitildi. Öğle ezanı… Kocamın tabutu da musalla taşında… O anda bir yaylım ateş… Olanları haber alan çeteler bir tepeciğin üstünden kuru-sıkı ateş ediyor. Yunalı askerler kaynaştı. Ne yapacaklarını bilemediler. Ben tam o an kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış kapıdan çıktım medyam yerinde göründüm. Kumandan haykırdı. Rumca bir kumanda… Yunanlılar köy dışına doğru kaçmaya başladılar. Gidiş o gidiş…
-Demek Kur’an silahtan üstün geldi İstiklal Savaşı’nda…
-O savaşı Kur’an’ın gücü kazandı!... "
NECİP FAZIL KISAKÜREK

selam ve dua ile

18 Mayıs 2010 Salı

HEPSİ BENİM ! HEPSİ BENİM İÇİN ! ! ! :))


Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır. (Beyhakî)

 
Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek birşey bulamazsanız, onun için duâ edin ki hediye karşılıksız kalmasın! (Nesâî)


Hediye, Allahın gönderdiği güzel bir rızıktır Hediyeyi kabul edin ve karşılığında daha güzelini verin! (Tirmizi)


Bir arkadaşın hidayetinin artmasına vesile olacak veya onu tehlikeden kurtaracak bir söz söylemekten daha iyi hediye olmaz. (Ebu Yala)




S.A.
Bu cicişleri sevgili blogdaşım hümeyra gönderdi bana. Tabii bu hediye cicişler geleli 1 hafta oldu ama benim fofoğraf makinem bozuk olduğu için ancak şimdi yayınlayabildim. Diğer bloglarda görür ve çok özenirdim , sağolsun hümeyracım yaşattı bana bu duyguyu Allah ondan ve cümlemizden razı olsun.
Sizlerle de paylaşmak istedim :))

selam ve dua ile

17 Mayıs 2010 Pazartesi

YENİDEN DİRİLİŞ . . .




"Bir akşamüstü vazgeçmişti her şeyden. Ne sevdikleri ne sevenleri hiçbiride bağlamıyordu artık onu hayata.
Bir veda mektubu yazıp kaçtı çok uzaklara…
“…Kısacık hayatıma tüm ihanetleri sığdırdı çok sevdiklerim. En
sevdiklerimin davacısı olurken yüreğim, sanık koltuğunda oturan sadece onurum olmadı. Siz tüm onurumu tüm gururumu hiçe sayarken, aslında hiçe saydığınız sadece onurum olmadı. Siz, geçmişimi ve geleceğimi aldınız benden… Artık yokum hayatınızda artık yoksunuz yarınlarımda…”
Yorgunuydu hayatın. Kendi kendinin hükmünü vermişti:  Ölmeliydi…
En güzel günlerinin geçtiği tepeye gitti. Uzun uzun izledi tüm şehri. Saatler akıp geçti. Karanlık sanki tüm şehri
yutmuştu. Son kez baktı etrafına ve yavaş yavaş son adımlarını attı tepeliğin en ucuna… Gür bir ses yükseldi arkasından:
- ...ve sen yine denediğinde ve yine kalbin daraldığında ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında ve yine ne yapman gerektiğini bilmediğinde… Uzun uzun düşün ve hatırla Yaradanını! Allah kuluna kâfi değimli? (zümer/36) Der yaşlı bir adam tüm gür sesiyle. Sesi, sessizliğin uğultusunu keser. Her yer yaşlı adamın sözleriyle yankılanır.Ses adeta tüm ruhunu sarmış iliklerine kadar esir almıştır. Bir an arkasına dönüp sesin sahibine doğru bakmak istese de “kimsin” demekle yetinir. Sesine bir cevap gelmeyince arkasına dönüp “kimsin” diye tekrarlar.
Yaşlı Galip gencin gözlerine bakarak
- Hayat yüzünde bir kırışıklık bile oluşturmamışken ölmek niye? Der.
Ali gözlerini kaçırır yaşlı adamın gözlerinden ve “beni yalnız bırak” der. Galip gencin yanına yaklaşarak “sen zaten yalnızlıktan bu noktaya gelmişsin. Haydi, bırak şimdi yalnızlıkta boğulmayı da benimle gel”der.
Ali’yi ismini bile bilmediği bu yaşlı adamın sözleri derinden etkiler… Ölmeyi düşünürken, biranda onun sihir gibi sözlerinin büyüsüne kapılmıştır. Yaşlı adam önde Ali arkada ağır adımlarla Galip’in kulübesine doğru giderler.Oldukça mütevazı bir görünüme sahip olan kulübeye vardıklarında Galip genç misafirine sıcak bir içecek ikram eder. Lakin bardağı uzatırken yanlışlıkla Ali’nin üzerine dökülür. Verdiği acının refleksi ile bağıran
Ali’ye - Ne tuhaf. Der Galip.
- Tuhaf olan nedir amca canım yandı
- İşte bende buna tuhaf diyorum ya. Biraz önce sen değimliydin bu candan vazgeçen. Şimdi canım yandı diyorsun… Ali başı önde susar. Aslında halen daha vazgeçmişte değildir ölme fikrinden. Ama neden bu
yaşlı adamın yanında olduğunuda bilmiyordur. Yaşlı Galip genç misafirinin gözlerine bakıp Mevlana’dan şu dörtlüğü söyler: -
Yazık ki akşam oldu biz yine yalnız kaldık Bir kıyısı görünmez denize daldık Bir gemiye binmişiz bulanık bir gecede Allah’ın denizinde Allah’tan uzak kaldık…
Der ve devam eder sözlerine:
- Bak genç adam bundan yıllar önce bende tıpkı senin durduğun o noktada, uçurumun en ucunda duruyordum. Ne zenginliğim ne de sahip olduğum kadınlar hiçbiri evet hiçbiri beni mutlu etmiyordu. Çok kadınla birlikte oldumve çok mekân değiştirdim. Vede çok tatlardan tattım. Hayatta ne istediysem sadece ufacık verdiğim bir emirle hepsinide elde ettim. Lakin yinede hep yalnız kaldım. Ruhum bir şeylere açtı ama anlamıyordum. Çünkü her şeyim vardı. Aklına gelebilecek her şey… Ama dinmiyordu işte yalnızlığım. Ruhum özgür değildi sanki. Boğuyordu yaşadıklarım. Hayat anlamını yitirmişti bende. Her şeye sahiptim. Ama masum bir çocuğun gülüşüne ya da içten gelen bir tebessümden uzaktım. Çok yalnızdım be genç adam… Derin bir nefes alır. Ali ise pür dikkat dinliyordu yaşlı adamın hayat hikâyesini.
Dayanamayarak sorar
- Peki sonra? Sonra ne oldu hayatınızda?
Galip güler.
- Sonra, sonra gelecek günlerimden ve dahada fazla yalnız kalmaktan korkup hayatıma son vermek istedim. Hem zaten ne tat alıyordum hayatımdan nede bir huzur duyuyordum yaptıklarımdan. Daha fazla yaşayıpta ne görecektim ki. Ve tıpkı bugün senin durduğun uçurumdan kendimi atarken boşluğa, bir el yakalayıverdi beni.
Önce bağırdım “çek ellerini üzerimden be adam. Mani olma maddede kaybolmuş bu adama” diyerek çıkıştım zavallıcığa. Öyle masum bir yüzü vardı ki imam Halil Efendinin daha önce gördüğüm hiçbir yüzde yoktu o anlam… Ben kızıp kükredikçe o sadece sessiz dinliyordu. Ben ise o sustukça dahada çok bağırıyordum. Sanki tüm hırsımı ondan çıkarmak istercesine bağırdıkça bağırıyordum… O ise öyle bir şey söylediki bu sefer ben sustum…
- Ne dediki? Der Ali

- Dediki “Dışın bakımlı görünür, fakat için haraptır. Ölmeyi diler gibi görünürsün fakat ruhun yaşamak için çırpınır. Sen ölmeyi değil arınmayı dile. Canına son vermeyi değil ruhunun feryadını dinle.”Dedi.
Ne denir ki bu sözler karşısında? Tüm söyledikleri doğruydu. Öylece susa kaldım. Sonra “ama ben bu hayatı istemiyorum “dedim O ise “öyleyse yaşadığın hayatı değiştir.”dedi. “ama nasıl ne yapacağımı bilmiyorum” dedim. “çok yalnızım” dedim o “Allah ki kuluna çok yakın.”Dedi. Sonra onu evime davet ettim şoförümü
arayıp bulunduğum yerin adresini verdim. Yaklaşık yirmi dakikalık bir bekleyişten sonra arabam gelmişti. Eve gittik.
Bana “şimdi, şuanda, şu dakikada, hiçbir şey yapmadan huzurlu olmak ve içinde koca bir mutluluk duygusu yeşersin istermisin?” dedi.
“Elbette” dedim büyük bir merakla.
“O halde Hakkın huzuruna Onla konuşmaya” Dedi.
Önce şaşırdım. Deli diye düşündüm. Bir insan nasıl Allah’la konuşurki bilemedim. Beraber abdest aldık. Daha önce hiç namaz kılmadığımdan nasıl kılınır ne okunur bilmiyordum. Söyledim oda sadece onun okuduklarını içimden tekrar etmemi söyledi. Ve başladık Hakkın huzurunda onunla konuşmaya. Yavaştan bir kıpırdama oldu yüreğimde. Bir heyecan kapladı tüm ruhumu ellerim titriyor gözlerimden yaşlar akıyordu. Öyle hiç bilinçsizce dökülüverdi yaşlar gözümden. Namaz bitmişti. Ama yine kılmak hep kılmak istiyordum. Ruhumun yıllarca aradığı bu değişik şeyi kaybetmek istemiyordum. “ne olur tekrar kılalım” dedim. Kaç rekât kıldık o gün bilemiyorum. Lakin bildiğim bir şey var ki ben o gün ölmeyi dilerken tekrar doğdum. Allah’la konuşurken sanki ruhum tüm kirlerinden arınıyordu. Sanki hayat yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyordu. Çok değişik duygular kaplamıştı benliğimi. Sonra İmam Efendi “unutma Allah sana her şeyden daha yakın. Ve unutma insan yalnızca onu düşünerek ulaşır asıl saadete” dedi ve gitti… Belki giden iyi bir dosttu ama bana en iyi dostun sadece Allah olabileceğini hatırlatıp gitti. Beni tekrar diriltip gitti. Bana Allah’ı buldurdu da gitti…
- Çok zengin olduğunuzu söylemiştiniz. Şimdi neden bu küçük kulübedesiniz?
- Zenginliğim bana yalnızlıktan başka hiç bir şey kazandırmadı. Gözlerime bir perde çekmekten, yüreğimi mühürlemekten başka hiçbir şey yapmadı. Hem ben asıl dostu O’nu bulmuşum neye yarar para onun dergâhında? Tüm malımı ihtiyaç sahiplerine muhtaçlara dağıtıp yerleştim tekrar dirilmeme vesile olan bu tepeye… Ben huzuru ve gerçek mutluluğu O’nda buldum…. Tüm hikâyesini anlatan Galip bu genç adamın neden hayatına son vermek istediğini öğrenmek ister.
- Eee delikanlı benim dirilişim böyle oldu. Peki ya sen? sen neden hayatına son vermek istedin?
Ali biraz sustuktan sonra biraz çekingen ve utangaç bir sesle
- Ben… Ben aslında… Ne kadar çok anlatmak istesede hep kelimeler düğümleniverir Ali’nin boğazına. Anlatamaz bir türlü.
Ali gülümseyerek
- Desenize ikimizinde ölmek için gittiği tepe ikimizinde tekrar dirilmesine vesile oldu. Galip güler ve Mevlana’nın bu sözünü söyler:

- BİR MUM BAŞKA BİR MUMU TUTUŞTURMAKLA IŞIĞINDAN HİÇBİRŞEY KAYBETMEZ…"
Yazar : AYŞE BAĞCİVAN
Kaynak : http://www.burhandergisi.com/butun-yazarlar/59-aye-bacivan/434-yeniden-dirili.html

selam ve dua ile

15 Mayıs 2010 Cumartesi

HZ.AİŞE'NİN ANLATIMIYLA "O" (s.a.v.) NUN GÜZELLİĞİ . . .




Hz. Aişe Validemiz;
Velev semiu fi Mısra evsafe haddini
Lema bezelu sevmi Yusuf emin nakdi
Levahı Zeliha Lev raeyne cebinehu
Leaserne bi’l-kat’i’l-kulube ale’l-eydi

"Eğer Mısır'dakiler, O'nun (s.a.v.) yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı; (güzelliği dillere destan olan) Yusuf aleyhisselama hiç para vermezlerdi. Yani bütün mallarını, O'nun(s.a.v.) yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha'yı, "Yusuf aleyhisselama aşık oldu diyerek" kınayan kadınlar, Resulullah'ın nurlu alnını görselerdi,
ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı."


S.A.
Bunu ilk okuduğumda kendi kendime şöyle dedim
"nasıl yani insan kalbine bıçak saplayacak ve acısını dahi duymayacak !!!
Ey Allah'ım senin nurundan gelene biz beşer olan ademoğlu böyle tepki veriyorsak Senin cemalini gördüğümüzde ne yapacağız !! ??"

Siz neler hissettiniz paylaşırmısınız lütfen . . .

selam ve dua ile

14 Mayıs 2010 Cuma

HAYIRLI BEREKETLİ CUMALAR ! ! !




İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RIDAKE MATLUBİ !
Allahım, maksadım Sensin; talebim hoşnutluğundur,rızandır !

S.A
CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN .

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e:
“Kıyamet günü Allah’a derece bakımından kulların hangisi üstündür” diye soruldu da Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ı her an gündemde tutan erkek ve kadınlardır.”
“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda savaş eden gaziden de mi üstündür?” dedim.
Şöyle buyurdular:
“Kılıcını kırılıncaya kadar ve her tarafı kana bulanıncaya kadar kafir ve müşriklere vursa dahi  Allah’ı her an ve her yerde gündemde tutan kimse derece bakımından daha değerlidir.”
Tirmizi . Deavat, 5 .

Her anımız da O'nu anmak ümidiyle ,
selam ve dua ile

13 Mayıs 2010 Perşembe

SWEET BLOG ÖDÜLÜ GOES TO . . .




S.A.
Sevgili blogdaşlarım meknun ve hümeyra beni çok sweet bir ödüle layık görmüşler :))) kendilerine çok teşekkür ederim , sizlere layık sweet olmaya çalışacağım.

Bende aldığım bu ödülü
yemek yapalım
tespih taneleri
akifzade
şifalı bitkiler
elif
pofiş
pembe kiraz
eylül
uzlet
müge  arkadaşlarıma gönderiyorum. güle güle kullanın sweet blogdaşlarım benim :))

Ödülü sizler de göndermek isterseniz şartları ;
Bu ödülü 10 tatlı blogger'a gönderin.
Bu ödülle ilgili bir post yazın, fotoyu ve ödülü göndereni yazın.
Ödülü blogunuza koyun.

selam ve dua ile

9 Mayıs 2010 Pazar

GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN ! ! !




S.A
ÖNCELİKLE ANNECİĞİMİN SONRA BÜTÜN ANNELERİN VE ANNE ADAYLARININ "ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN"
RABBİM İSTEYEN HERKESE "ANNE" OLMAYI NASİP ETSİN ! ! !

"Devri Nebevî'de bir sabah, bir sahabi Resulü Ekrem Efendimizin huzuruna varıp:

— Ya Resûlallah! Annem ihtiyarladı... Ben onun ekmeğini kendi elimle hazırlayıp yediriyorum. Abdestini kendim aldırıyor, namaz kılması için seccadesinin üzerine sırtımda götürüyorum. Hatta her istediği yere sırtımda götürüyorum, hiçbir yere yürümeye takati kalmadı. Acaba evlâtlık hakkını yerine getirebildim mi? diye sordu.
Sevgili Peygamberimiz, ona: .
 -Sen analık hakkının yüzde birini bile ödemiş değilsin, buyurdu.
Sahabi hayret etmişti...
«Niçin ey Allah'ın Resulü!» diye sormaktan kendini alamadı...
Serveri Kâinat Efendimiz, şöyle anlattılar:
— Annen seni karnında taşıdıktan sonra, bir de sen büyüsün diye elinden gelen hizmeti eksiksiz yapıyordu. Nitekim, senin altını temizleyerek, sırtını yıkayarak, her türlü meşakkata katlanarak seni büyüttü. Yani sen büyüsün diye sana bakıyordu. Sense annenin ölmesini bekleyerek ona hizmet ediyorsun... Böylece hakkını tam ödemiş sayılmazsın!.. Lâkin bu kadar hizmet etmekle de büyük mükâfat kazanırsın, buyurdular."

"CENNET ANALARIMIZIN AYAKLARI  ALTINDADIR . . ."
HZ.MUHAMMED (S.A.V.)

6 Mayıs 2010 Perşembe

MERAK EDENLER İÇİN KUTLU DOĞUM HEDİYELERİ :)

S.A.
Sevgili arkadaşlar şu postumda fotoğraf makinem bozuk olduğu için Kutlu Doğum Hediyelerinin resimlerini çekemediğimi ve kazanan arkadaşları açıklamıştım.
Susamçörekotu çok ince davranmış ve hediyelerin resimlerini blogunda yayınlamış.
Bu arada anmadan geçemeyeceğim diğer kazanan arkadaşım naki de mailime çok güzel bir teşekkür maili attı onuda hatırlatalım :))
Kendilerine çok teşekkür eder ve nacizane güllerimi kabul etmelerini rica ederim :) (dilekçe gibi oldu :))

Selam ve dua ile

26 Nisan 2010 Pazartesi

ALLAH'IM KONUŞ BENİMLE ! ! !



S.A.
Bu yazıyı sevgili meknun'un blogunda görmüş ve çok beğenmiştim.Sizlerle de paylaşmak istedim.

"Bir gün,bir adam ellerini açıp yalvardı.
Allah'ım konuş benimle!
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu.Ama adam çayırkuşuna
hiç kulak vermedi ve yalvarmaya devam etti  Allah'ım benimle konuş!..
Az sonra hava aniden kapandı,gökgürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı.
Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi,yakarmaya devam etti
Allah'ım seni görmeme izin ver..
O böyle yalvarırken sağnak yağmur sona ermiş,güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı.Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi.
Hergün gördüğü birşey değilmiydi bu?
Yalvarmaya devam etti adam,bana bir mucize göster Allah'ım..
Böyle yalvarırken,yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına
ama o bunu farketmedi.
Üzüntüsünden ağladı,ağladı...
Cevap ver Allah'ım! burada olduğunu bilmemi sağla...
Tam o an,bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte,duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu.
Sonra da Allah'ım neden,neden bana bir cevap vermiyorsun? diye ağlayıp,yakınmaya devam etti...
Sonra karşıda bir ayna belirdiğini farketti..Adam kendisine baktı,baktı,baktı...
Ve yine Allah'ım göster bana kendini ne olursun diye ağlamalarını,haykırışlara dönüştürdü...
Oysa..!
Gören,hisseden her beyin için herşey Allah'ı anlatıyor!!!
O bunu bilmiyordu..."

İbrahim Hakkı Hz. ise bir sohbetinde şöyle diyor ;
"Ey Müminler! İnsan kendi vücûduna dikkatle baksa, yaratıcısının zâtını öğrenir. Ârif-i billah (Allah'ı bilen) olur. Çünkü bir insan düşünüp, vücûdundan eser yokken, bedenine ve yaradılışına dikkatle baksa, evvelinde iki damla mâyi idi. Ne kemiği, ne eti, ne damarları, ne de kanı vardı. Ne rûhu, ne aklı ve ne iz'ânı vardı. Fakat sonradan, içi ve dışı hârikalarla dolu, nice akıl şaşırtıcı organlar ve gönül sevici güzel ahlâk ile bezenmiş olan bu vücûd ve rûhun bir yaratıcısı olduğunu idrâk eder. Bu yaratıcı, kâinâtın bütün zerrelerine hâkim olur, onlara dilediği gibi tesir eder. Görünen ve görünmeyen her şeyi bilir. Her vücûd, her organ ve her cüz, hep, onun kudret, hikmet ve rahmetine gömülür. İnsan, bedeninin mükemmeliyetine ve organlarının yapı inceliğine, işleyişine ve faydalarına dikkatle bakınca yaratıcısının kudretini, büyüklüğünü daha iyi anlar ve O'na, o derece sevgiyle bağlanır ve bilir ki; bütün bu ince yapılı makina, duyu organları ve kuvvetleriyle, ilim ve tekniğiyle Cenâb-ı Hakkın lütuf, inâyet ve rahmetinin eseridir."

Rabbim cümlemize kendisine hayırlı kul olmayı nasip etsin , bizi yolundan bir an olsun ayırmasın , bizi nefsimizle ve şeytanla bir an olsun başbaşa bırakmasın ! ! !
Alemler Sultanı (s.a.v.) ne diyor bir hadislerinde
"Doğrusu şeytan insanoğlunun damarında kan gibi dolaşır!" Buhari

Selam ve Dua ile
Hayırlı Haftalar

24 Nisan 2010 Cumartesi

THE GIFT'S GOES TO ! ! ! :))




S.A.
Kutlu Doğum Hediyelerini kazanan arkadaşlar belli oldu !!!!!
Sevgili Naki ve Susamçörekotu !!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Tebrikler!!!!!!!!!!!!!
Sevgili arkadaşlar en kısa sürede benimle irtibata geçer seniz hediyelerinizi gönderirim :))
Güle güle ve güzel günlerde kullanın :))
Katılan tüm arkadaşlara teşekkürler , gönül isterdiki hepinize birşeyler göndereyim :((

Not: Fotoğraf makinem çalışmadığı için çekilişi resimleyemedim kusuruma bakmayın :((

Selam ve dua ile

23 Nisan 2010 Cuma

KÖRDÜĞÜM




S.A.
İslam'ın Işığında Dini Etkinliği 2 - Aşk ve Evlilik konusunda yazacağım hatta örnek aldığım bir hadisi aşağıya yazdım.Bence herşeyi anlatıyor. Yıllar sonra bile sevdiğinize "ilk günkü gibi" cevabını verebiliyorsanız ne mutlu size !

"Hz. Aişe validemiz Peygamberimiz’le (s.a.v) yeni evlenmişti.Eşinin kendisini sevip sevmediğini ; ne kadar ve nasıl sevdiğini merak etmekteydi.

Hz. Aişe validemiz bu düşüncesini Peygamberimiz’le (s.a.v) konuşmadan edemedi.
“Ey Allah’ın Resulü,beni seviyor musun?
Peygamberimiz:
"Evet, ya Aişe, tabi seviyorum!" dedi.
Hz. Aişe validemiz nasıl sevdiğini de merak ediyordu.?
Hemen sordu : 
“Beni nasıl seviyorsun?”
Peygamberimiz (s.a.v)sevgi şeklini tanımladı sevgili eşine:
“Kördüğüm gibi.”
Bu cevap Hz Aişe validemizi çok sevindirmişti.
Çünkü kördüğüm açılmazdı. Açılmayan,bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.
Alacağı cevap onu çok mutlu ettiği için, Hz Aişe validemiz Peygamberimiz’e (s.a.v) sık sık sorardı:
“Ey ALLAH’ın Resulü, kördüğüm ne alemde?”
Peygamberimiz(s.a.v) , Aişe validemizi memnun eden cevabı verirdi her defasında:
"ilk günkü gibi…"
(İbn Hanbel, Müsned, 6; 210)

Selam ve dua ile

22 Nisan 2010 Perşembe

ETKİNLİĞİMİZE KATILIR MISINIZ ?





"İSLAM'IN IŞIĞINDA DİNİ ETKİNLİĞİ 2 -
AŞK VE EVLİLİK

"Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim."
( Hadis-i Şerif )

humeyraninyeri.blogspot.com
gelibolu17.blogspot.com
tarafından hazırlanan İSLAM'IN IŞIĞINDA isimli etkinliğimize vereceğiniz destekler için şimdiden çok teşekkürler. Biz düşündük ki, hepimiz sayfalarımızda "İslamda Aşk ve Evlilik" hakkında yazılar yazıp yayınlarsak, hem hep birlikte yeni ayetler, hadisler, dualar öğreniriz, hem de bilgilerimiz tazelenir.
22 NİSAN - 7 MAYIS tarihleri arasında humeyraninyeri.blogspot.com yani ben ev sahibeliği yapacağım.
Sayfanızda yazınızı yayınlayıp başına -İslam'ın Işığında- yazıp bana haber verirseniz yazınızı zevkle sayfamda yayınlarım.
Ayrıca bu etkinliğe isteyen herkes katılabilir,davetiye götüremediğimiz arkadaşlarımız lütfen kusura bakmasınlar.
Etkinliğimize herkes davetlidir..."

ALINTIDIR ; http://humeyraninyeri.blogspot.com/

S.A.
Sevgili arkadaşlar yine çok güzel bir etkinlik başlatmışlar Allah razı olsun. Bende katılmak istiyorum inşaallah.
Katılmak isteyen arkadaşlar lütfen tıklasın :))

selam ve dua ile