18 Kasım 2009 Çarşamba

DOĞUMDAN SONRA HAYAT VAR MI ???

BİR TEŞBİH ANCAK BU KADAR GÜZEL YAPILIR . . .! ! !

Anne rahmine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizmiş. Haftalar birbirini izledikçe onlar da gelişmişler. Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başlamış. Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar. Bulundukları rahat ve emniyetli yeri tanıdıkça saâdetleri artmış. Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlarmış:
“–Anne rahmine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!”

Büyüdükçe, içinde yaşadıkları dünyayı keşfe koyulmuşlar. Öyle ya, hayatın kaynağı neymiş? İşte bunu araştırırken, anneleriyle onları birbirine bağlayan kordonu fark etmişler. Bu kordon sayesinde hiçbir zahmet çekmeden, emniyet içinde beslenip büyütüldüklerini anlamışlar ve:
“–Annemizin şefkati ne kadar büyük! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gönderiyor” demişler.

Aylar birbiri ardınca geçiyor, ikizler hızla büyüyor, diğer bir deyişle “yolun sonu”na yaklaşıyorlarmış. Bu değişiklikleri hayretle temâşâ ederken, bir gün gelip bu güzelim dünyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya, dokuzuncu aya yaklaştıklarında ise alâmetleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar. Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş:
“–Neler oluyor? Bütün bunların mânâsı nedir?”
Kardeşi daha sakinmiş, üstelik bulundukları bu dünya çoğu zaman ona yetmiyor; hissiyatıyla daha geniş bir âlemi arzuluyormuş:
“–Tüm bunlar bu dünyada daha fazla kalamayacağız anlamına geliyor. Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz artık!” demiş. Öteki:
“–Ama ben gitmek istemiyorum, hep burada kalmak istiyorum” diye haykırmış. Kardeşi:
"–Elimizden gelen bir şey yok, hem, belki doğumdan sonra bambaşka bir hayat vardır” demiş. Diğeri:
“–Bize hayat veren o kordon kesildikten sonra bu nasıl mümkün olabilir ki? Buradan ayrılmak zorunda kalırsak nasıl hayatta kalabiliriz, söyler misin bana? Hem, bak bizden önce başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler. Hiçbiri geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu söyleyebilsinler. Hayır, bu her şeyin sonu olacak” demiş ve karamsarlıkla eklemiş:
“–Hem belki de anne diye bir şey yok!” Kardeşi:
“–Olmak zorunda! Yoksa buraya başka türlü nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?” diye itiraz etmiş. Öteki:
“–Sen hiç anneni gördün mü? O belki de sadece zihinlerimizde var. Bir annemiz olduğu düşüncesi bizi rahatlattığı için onu belki de biz uydurduk” diye üstelemiş.

Böylece, anne rahmindeki son günleri derin muhâsebeler ve tartışmalarla geçmiş. Sonunda doğum anı gelmiş çatmış. İkizler dünyalarını terk ettiklerinde gözlerini başka bir dünyaya açmışlar ve biri sevincinden diğeri de utancından ağlamaya başlamış. Çünkü gördükleri manzara hayallerinin bile ötesindeymiş.

“De ki: (İnsanı ve onun çürümüş kemiklerini) ilk defa kim yaratmışsa âhirette tekrar diriltecek olan da O’dur. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (Yâ-Sîn, 79)

Selam ve dua ile

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Canım gerşekten harika bir yazı. Paylaştığın için çok saol..

arzu dedi ki...

rica ederim :))

pofiş♥ dedi ki...

liseydeyken okumuştum bu mükemmel yazıyı çok güzel bi paylaşım teşekkürler arzcum

Dominika dedi ki...

İlk kez okudum.İnsanı düşündüren bir yazı.Çok teşekkürler..